8 Aralık 2010 Çarşamba

Egypt Chronicles Episode 2 - Suudi Portre

Gördüklerim karşısında şok olarak burada tarihe not düşmek istiyorum çünkü bu saçmalıktan belki akıllanıp vazgeçebilirler!!!! Yani umarım...

Kahirenin City Stars adında bizdeki Cevahir AVM'ye benziyen alışveriş merkezinde sinema için kuyruk bekliyordum dün gece (07.12.2010) Due Date isimli film için.

Yanımda da klasik beyaz entarili bir Sudi duruyordu. Genellikle dünya görüşlerimiz zıtlıktan öte farklı gezegenlerden geldiği için sudilere karşı pek oralı olmuyorum.

Zaman geçirmeye çalışırken uzaktan başka bir Sudi'nin geldiini gördüm. Zaten ağır arap usulü 1 kilometreden sanki başka kimse yokmuş gibi bağırmaya başlarlar...klasiktir...burda problem yok...

Yanyana geldiklerinde sarıldılar hasretle ve o da ne!!!!!! burunlarıyla koklaşmaya başladılar !!!!! şok durumdayım. Yani normalde bir çiftin yatmadan önceki romantik yastık sohbetine benziyor ama kıyafet ve adamların tipleri itibariyle iğrenç...


Ben: (Sesim hafif incelerek ...) Siktiiiir bu ne laaaaan ....

Yani hiç tahmin etmediim için... Şok geçirdim... Ama inanın bana o kıyafetlerin içinde o poz akılalmaz derecede çirkin... Sonradan buralı arkadaşlardan örendiğim kadarıyla bu onların selamlaşma biçimiymiş... Ne diyim umarım en kısa zamanda akılları başlarına gelir.( Şoktan dolayı fotoğraflarını çekemedim.... Ama internetten benzer pozlar buldum :D:D)

Daha sonra da el ele tutuşup bilet kuyruğuna girdiler... Benim de seansım geldi ve yanlarından bir daha görmemeyi umut ederek ayrıldım.

Bu arada naçizane bir karakter tahlili yapmak istiyorum. Bu durum ülkelerinde kadınları bilezik ve ya ziynet eşyası gibi kilit altına alıp sadece erkek ortamında büyümelerinden kaynaklanıyor bence.... Normalde kadınlarla yaşamaları gereken şeyleri erkek erkeğe yaşamak normal hale gelmiş... Yani eşcinsel de değiller... öyleolsa yine anlarım... kendi tercihleri ama böyle psikolojik bir buhran ve arada kalmışlık her hallerinden anlaşılıyor... Güzel ülkem de bu hale gelip çocuklar böyle bir ortamda büyüyecekse... Buna karşı gelmek için var gücümle savaşmaya karar verdim....

6 Aralık 2010 Pazartesi

Pussy Shaped Flowers

Around me
Trying to escape hollowness
Putting some more fence
In the land of common nonsense
Alone and again,
I am smelling Pussy shaped flowers.

30 Kasım 2010 Salı

Egypt Chronicles Episode 2 - " Sex Normal Turkey?"

İşim gereği gittiğim ülkelerde genelde arabayı kendim kullanmayı tercih ediyorum. İnsan daha özgür oluyor. İstediğin zaman istediğin yere bir başkasını ailesinden ayırmak ya da boş zamanını çalmak zorunda kalmadan gidebiliyorsun.Ama Mısır bu tercihlerin dışında kalıyor. Burda şoför istedim. Halen de şöför kullanıyorum. Geçtiğimiz iki ayda mısırlı bir şöför olmasına ramen yaptığımız 50 kaza bu tercihimi doğrular nitelikte. Kazalar burda günlük yaşamın bir parçası :D ve hiç rahatsız oluyor gibi bir halleri yok.

İstanbulda köprü trafiğinde genellikle üç şeridi 4 lerler ama bu esnada trafik yavaştır. Burada ise 2 şeridi 4 lüyorlar ve trafik hiç değilse 90km/s ile akıyor :D aslında felaket cevherler var burada harcanıyorlar. Bi el verseler şöförümün deyimiyle ne ralliciler çıkar. O öyle dediğinde ben de Hatta Formüla 1, hatta hatta 2 ... 3.... demiştim zevkten kırılmıştı :D


Pazartesi (29.11.2010) akşamı işten eve dönerken ise yaşadığım ve muhtemelen yaşıyacağım trafik kazalarının en komiği geldi başıma ... şöyle ki bize çarpan aracın şoförü yoktu!!! :D
Yeni kahire denen yeni ve şehir planı ile yapılmaya çalışılan ve kahireden gerçekten de daha düzenli olan semtte bulunan GSM operatöründe şöförümü bekliyordum ve daracık yola sağlı sollu park etmiş arabaları görünce içimden geçirdim:

" Ya bu adamlar kıl payı nasıl geçebiliyolar bu hızda. Bu kadar mı salak olunur arkadaş, azıcık dokunsa zaten anlamığım dilde birbirinizi yemeye başlıyacaksınız ve yol kapanıcak. Zaten 2 saat trafikte duruyorum bi de bunun için bekliyicem".


Derken Adel(Şöför) geldi. Siyah bir mitsubishi lancer ı var. Atladım yanına ve gitmeye başladık. İleride gözüme sigarasını yakan çok çirkin bir adam takıldı ve biraz keyif yapmak istediğinden olsa gerek arkasındaki siyah toyotaya yaslandı. Fakat toyotanın sahibi zeki arkadaş el frenini çekmediği için araba hareket etmeye başladı. Çok az da olsa yol aşağı doğru eğimli olduğu için araba hafiften bize doğru hızlanmaya başladı devamını aynen aktarıyorum:

Adel: Ula, ula, şerrefsiz ittirdin ya arabayı bize doğru..
Ben: Adel napcaz inip durduralım tehlike yaratcak.
Adel: Bişey olmaz ya ben geri geri gidip kaçarım bu da sağdaki yada soldaki arabalardan birine çarpar. (Mantığa bak :D)
Ben: Olum öyle şey mi olur. Dur da inip durduralım.
Adel:
Le le le le (Arapçada" yo yo" ya da "gerek yok" demek :D)
Ben:iyi sen bilirsin (Umrumda deil hakkaten de :D)
Geri vitese atıp gitmeye başlıyoruz.
Adel:
Sağdaki mercedes sıçtı.(Hayvan gibi gülüyor bu esnada)
Ben: Adel sanki direk bize doğru geliyo
Adel: Le le bak kaycak şimdi sağa.
Ben:
Adel bak arkadakiler yaklaşıyo kaçamıyacaz.

Bu sırada arkamızdaki arabanın dibine gelip durduk. Bu arada bize doğru gelen araba da iyice hızını aldı.
Adel: Dur ben bi inip durdurayım.
Ben: Hay senin ağzına sıçıyım be adam (Anlamadı tabi türkçe söyledim :D)

Adel arabadan inip öne doğru koştu. Ben de çıktım bi yandan ama bulaşmak istemiyorum... Kendini herkül gibi gördüğü için önce bi arabanın önünde dümdüz durdu. Sanki araba ondan korkup durucak. Sonra araba yaklaşınca yana sıçrayıp arabayı kaçırdı. Yetişebilmek için arkasından koşup aynasına sarıldı ama bu defa da ayakları dolanıp yere düştü ben tabi altıma sıçtım gülmekten :D Araba geldii bam diye burundan bizimkine girdi. Arkasından da ağzı yüzü bile kum olmuş Adel geldi.

Adel: Mistır neden önüne geçip durdurmadın arabayı.(Salağa bak :D)
Ben: Olum ben sana demedim mi baştan durduralım diye önüne geçip sıkışıyım mı?
Adel: Ama mistır şimdi nolcak?
Ben:Nolcaksa olcak napalım kimse sahibi arabanın gelsin.

Tabi Adel şiddetle karşı çıktı :D çünkü bu ülkenin adalet mekanizması hakkında çok tecrübeli :D. Hemen arabayı geldiği yere kadar ittirip yolu açtık. Sonrada arabaya atladığımız gibi topukladık. Aslında ben o arabayla bir fotoğraf çekilmek istemiştim ama Adel bunun pek iyi bir fikir olmıyacağını söyledi :D Bende durumun ahval ve şeraitinde ona tüm kalbimle hak verdim :D


Bu arada taksilerin neredeyse %70 i şahin evet evet bildiğiniz "Yurdum Şahini" İçine LCD döşeyeninden tut ta camların üstüne otobüslerdeki tutacaklardan koyanını bile gördüm. Ama en komiği heralde arkasına "BlayBoy" Yazdıranıydı. (Mısırlılar "P" harfini okuyamıyor "B" diyolr çok komik :D)

Bu arada şöförlerden girdik madem, bir önceki seksomanyak şöförüm Teamır la aramda geçen dehşetengiz diyalogdan da bahsetmek isterim . Olay 1 ay önce otelden sabah işe giderken yaşandı. Durup dururken başlayan bir diyalogtu:


Teamır: Onur, türk kızları da muhteşem olur ha!
Ben:Baya güzeller (İçimde huyları da güzel olsa diyen bir tebessümle)
Teamır: Peki Sex Normal Turkey? (İşte bu soru benliğimi allak bullak etti :D)
Ben: Tabiki, istediğin kızdan insanca istiyosun hemen veriyo. (İnandı salak :D)
Teamır: Türk dizilerinde görüyorum zaten. Peki neden öyle ya Baaşa (Paşa). Too much sex!(çok fazla sex var :D:D:D:D diyo bu arada yüzünde de kafasının çok kurcalandığını gösteren bir ifade var.)
Ben: Valla ne biliyim Teamır kanımızda var. Sex bir yaşam biçimi Türkiyede :D (Ahh ahh nerdee :D)
Teamır: Nasıl yani sen şimdi uzun süre sex yapmadın mı sağlığın mı bozuluyo.
Ben: Nasıl anlatsam ki Teamır onun gibi bişey (Bu soruyu cevaplarken de mısırdayım,acı bir gülümseme var suratımda)

Neyse ki değişti şöförüm de kurtuldum :D

Ahh ahh mısır. Sen nelere kadirsin :D

28 Kasım 2010 Pazar

Egypt Chronicles Episode 2 - Pert 1 Yer!


Neden Episode 2'den başlıyoruz diye düşünebilirsiniz. Aslında bu Mısır'a ikinci gelişim. 2 ay kaldıktan sonra 15 gün caanım ülkemde geçirdim. Ve yine buradayım. Episode 1'i merak edenler için, kısa bir zaman sonra www.mangasuyu.com'da yaoi manga türünde yayınlıyacağım, duyurulur.

Yazmamın bir nedeni cidden yazmaya değer geneli trajikomik şeylerin başımdan geçmesi. İkincisi ise, suspiciousninjagirl'ün telkinleridir :D.. neyse başlıyalım bakalım nasıl oalcak...

Öncelikle Bir Global Değişken atıyalım ... 1 TL = 4 Mısır Paundu... Bunu akılda tutarak okumaya başlıyabiliriz...

İstanbuldan bindiğim uçak ile dün(27.11.2010) saat 13:30 itibariyle "antigüzide" şehir kahireye indim. Valizim şanssızlığıma yakışır bir şekilde banttan en son çıktı. Nerden anladın derseniz, ben valizi beklerken herkes alacağını aldı ve yaklaşık 10 dakika yanlız başıma bekledim :D.. tam kayıp bürosuna gidecektim ki geldi...

Kahire havalimanı kalsiği olan "valiz sonrası bölümde ölümüne yavşayanlar" segmentine doğru seyirtmeye başladım. Bir yandan da içimden "Şu kısmı atlatayım bir şey istemiyorum" geçiyordu ama halt etmişim... Önce klasik bir durum olan elinde, üstünde arapça birşeyler yazan- ki bunu yazan tosun okuyana kosun bile yazıyor olabilir- tutan birisi yanıma yaklaştı diyaloğu aktarıyorum.

Mısırlı çirkin dolandırıcı bay X: Merhaba ya Baaşa (Baaşa Paşa demek. Mısırlılar "p" ye "b" diyorlar.)
Ben : İstemiyorum !! (Ne söyliceklerini biliyorum çünkü)
Mısırlı çirkin dolandırıcı bay X: Ama bak ben hükümet görevlisiyim pasaportunu görebilirmiyim?
Ben : Göremezsin ! (Çünkü hükümet görevlisi falan değiller. Daha önceki deneyimimden biliyorum ki pasaporta bakıyor ve yanlış kapıdan çıktığımı 50 Paund cezası olduğunu fakat istersem kendisinin bu işi 10 Paunda halledebileceğini söylüyor yersen 10 Paund cepte. )
Mısırlı çirkin dolandırıcı bay X: O zaman taksi lazım mı?
Ben : Hayır şöförüm var.
Mısırlı çirkin dolandırıcı bay X: Hediyelik eşya? (Her şeyi deniyor. Yüz vererek konuşursan 20 Paunda saxo da der en sonunda eminim :D)

Neyse kendilerine çizdikleri adam kafalama hava sahasından çıkıp dış kapıya seyirtiyorum. Kapıdan çıkar çıkmaz akıl alamıyacak derecede çirkin erkeklerden oluşan bir güruh karşılıyor beni. Hepsinin derdi bana taxi çakabilmek. Hepsinin elinde fotokopi bir fiyat tarifesi. Daha önceden biliyorum. Otel ile Hava alanı arası 30 Paund tutuyor. Bu yavşakların en ucuzu 130 Paund :D Bir şey dediğinde de listeyi gösterip napalım tarife böyle diyorlar.

Önce şirketin ayarladığı şöför'ün geleceğini söyleyip sivri sinek taxicileri bertaraf ettim. Sonra menejerimin gönderdiği numaradan şöförü aradım. Diyaloğu aktarıyorum.

Şöför: Alo
Ben: Selam Adel(ismi). Beni havalimanından alıcağınız söylendi.
Şöför: Hayır haberim yok. (İnkarla başlar)
Ben: Menejerini arıyım istiyorsan.
Şöför:
Haaa tamam tamam hatırladım tamam Türkiyeden de mi? (Yan çizer)
Ben: Evet. Nerde bekliyosun nereye geleyim.
Şöför: Baaşa, iskenderiyeye bir işe gitmiştim lastiğim patladı yoldayım. (Normalde ya iskenderiyedeyim dönemedim derler ya da lastiğim patladı. Bu ikisi en klasik yalanlarıdır. Mesela daha önceki şöförüm 1 ayda 10 kere lastiği patlattı :D. Yazık adama... :D:D... ama bu iki klasik yalanı aynı cümlede kullanarak oscar'a daha ilk dakikada aday oldu.)
Ben:
Hee tamam ben beklerim seni.
Şöför: Hayır ya Baaşa.. benim gelmem 3, 4 saati bulur.
Ben: İyi anladım gelmiceksin.. Yarın 8:30 da otelde ol madem.
Şöför: Çok özür dilerim Baaşa , çok çok çok özür dilerim (ingilizcesini yazıyorum.. ay em viri viri viri seari ser " i am very very very sorry sir" ama aksanları anlaşılmıycak derecede bozuk :D)
Ben: Tamam tamam yarın gecikme.

Ne yapalım şöför kolpa çıkınca ben de sivrisinek taksicilere doğru dönüyorum. Ama konuşmayı duydukları için hepsinde "Şimdi Kucağa oturdun" bakışı var. Ama ben yermiyim. Gidip açık eksiltme başlatıyorum. Yani beni çevremdeki bu aç kurtlarla bırakacağına diri diri göse daha iyiydi :D:D:D



Ben: Burdan zamalek adasında kaça götürürsünüz?
Şöför1:130
Ben:Oha
Şöför2:110
Ben:Yok artık
Şöför3:90
Şöför4:
Sen kaç verirsin?
Ben:30
Hepsi Birden:Oha
Ben:Valla taksimetre o kadar yazıyor.
Hepsi Birden:Ama bak tarifede bu kadar yazıyor. (Tarife falan yalan. ha... yok öyle bir şey :D)
Ben:İyi 40 veririm.
Şöför5: 85

Bu şekilde al aşağı ver yukarı 70 e adı Abdüsselam olan bi şöförle anlaşıyorum. Daha aşağı ölseler inmiyorlar.

Taşımacılık yapmaları illegal olduğu için hava alanının dışına kadar yürüyoruz. Yani aslında taksi falan deiller ama bile bile lades diyosun işte napalım...Araba önümüzde beliriyor. 70 model beyaz bir mersedes. Ama beyaz olduğunu daha önce mısır tecrübesi olmayan biri anlamaz. Çünkü hava kirliliği ve pislikten dolayı açık renk her şey kahverengi gözüküyor.

Otele doğru yola çıkıyoruz. İğrenç çakma Gucci gözlüklarini takıyor, hayvan gibi hızlı sürüyor ve ne yazık ki gelişini görmeme ramen engelleyemediğim bir muhabbet başlıyor. Aynen aktarıyorum :

Abdüsselam: Bana para ver.
Ben:Verdim ya 70'i
Abdüsselam:1 dolar daha ver.
Ben: Yok olum para mara.
Abdüsselam:1 dolar da mı yok?
Ben:Yok
Abdüsselam:1 Paund (0.2 cent e düştü) ver.
Ben: Yok olm 70 e anlaştık o kadar. (Ben de artislik yapıyorum ama dağ başında bıraksa beni sıçtım... bi yandan da strateji üretiyorum kafamdan.)
Abdüsselam: İyi sigara ver.
Ben: İyi al.. (Bi tane çıkarıp verdim. Hemen yaktı öyle bir içişi var ki zevkten ölcek şerefsiz :D off türk sigarası güzelmiş.. dedi -bu arada sigara winston light- :D)
Abdüsselam:Pakedi ver.
Ben: İyi al.
Bi paket te ecnebi sigara kaptı ya değmeyin keyfine :D
Abdüsselam:Türkiyede ne iş yapıyosun? Şöför müsün sen de? (Bu kanıya nerden vardı anlamadım)
Ben: Yok mühendisim.
Abdüsselam:Maşallah. Ben rahat vize alabilirmiyim Türkiyeye?
Ben: Alırsın hatta senin gibi adamı cumhurbaşkanı özel davet eder.
Abdüsselam:Yok ya... Peki bi şöför türkiyede ne kadar kazanır?
Ben: Ayda 3000 dolar. (dedim ki içi gitsin şerefsizin :D)
Abdüsselam: Hadi ya.. o zaman ben hemen vize alayım. Yani direk gitcem isticem vercekler ölemi?
Ben:
Tabi canım... özellikle senin gibi bir adam türkiyeye gelsin diye belki uçak biletini bile verirler. Neticede türkiye islam aleminden nitelikli çalışanlar arıyor. Sen de iyi bi şöförsün türkiye seni havada kapar :D..
Abdüsselam:O zaman bana numaranı ver
Ben:Neden?
Abdüsselam:Bu iyiliğini unutamam o yüzden Türkiyeye gelince 1 ay senin şöförün olcam.
Ben: İyi çok teşekkür ederim. Sen çok iyisin Abdüsselam (Ve ismi lazım deil hiç sevmediim hıyar gibi birinin numarasını yazdım bakalım başına neler gelcek :D).

Bu sırada otele geldik. Ben valizleri alıp içeri girdim o da artık nereye gittiyse... Umarım aldığı gazla konsolosluğa gitmemiştir D:..

Etrafıma bakıyorum yeniden 30 katlı gecekondular... Sözümona dediklerine göre kahirenin en lüks semtiymiş burası. Aslında öyle ama işte baya baya pert biyer. Piramidler ülkenin reklam kısmı asıl kısımın öyle mistik öğeler tarihi eser falan hiç alakası yok PERT BİR YER.


Devam edecek.....

18 Temmuz 2010 Pazar

Fairy Tail Müzikleri



Aslında daha detaylı bir yazı yazmak istiyordum ama, ne yazık ki tanıtmak istediğim her şarkıyı burada dinletmek istiyorum. Fairy Tail haricinde efektif bir link veremiyeceğimden, şimdilik bu muhteşem serinin müzikleri ile başlıyacağım.

Hastası olduğum seriler içerisinde müziklerini en çok beğendiğim seri. Tek kelimeyle inanılmazlar.
Yasuharu Takanashi'nin yaptığı 36 şarkılık soundtrack albüm çoktan piyasada zaten. Tam bir masterpiece. Bütün şarkılar çok iyi ama özellikle dikkat çekmek istediklerim.

Fairy Tail main theme
The theme of Elsa
Dragonslayer
The theme of multiflora
Salamander

Şarkılarda insanı kendinden geçiren bi gizem var. İskoç ezgileri ile japon ezgileri karışmış. Rock tarzı da şarkıları mükemmel hale getirmiş. Bu güne kadar bu tarzda albümler yapan benim diyen grupların tahtlarını sallıyacak cinsten. Album zaten tümüyle muhteşem.

Meraklısına online dinlenebilen link aşağıda. 36 şarkı da mevcut.

http://www.fairytail.japanfan.net/fairy-tail-media/fairy-tail-soundtrack-ost-1/

!!!! Bağımlılık Yapabilir!!!!

11 Temmuz 2010 Pazar

www.mangasuyu.com

Önce ellerine doğduğum ailem, sonra okullar ve en son olarak ta iş nedeni ile gerek yurt içinde gerek se yurt dışında bir çok yer gezmek zorunda kaldım. Sayısız arkadaşım oldu. Kimi ihanet etti, kimi zaman içinde eriyip gitti, kimini çok sevdim ama uzağız, kimi başarısız bir ilişkiden ibaret silindi gitti, kimi nakamam oldu, bazıları belki beni seviyor ama bazıları ise ise belki dünyanın bir yerinde ne kadar kötü bir insan olduğumu anlatıyor. Hayatıma daha çok yaşlı olmamama rağmen çok sayıda hayat değdi... hatta bazıları sayesinde delik deşik oldum.... Ama bu sayede bu hayatta ne istediğimi öğrendim... Şimdi istediğimi almaya ve mutlu olmaya çalışıyorum.

İnsan istediğini bilip o doğrultuda yaşamaya çalıştı mı, sanırım şans ta ona biraz yardımcı olmaya başlıyor. Hatta bence şans insanın ne istediğini bilmesi sonucu attığı doğru adımlar nedeni ile arkasına aldığı rüzgardır.

İşte şans beni kardeşim aracılığıyla kısa bir zaman önce, anime ve mangalara türkçe çeviri yapıp, yabancı dilleri olmadığı için bu zevkten mahrum olanlara yardımcı olmaya çalışan ve Türkiyede kitlesi çok küçük olan bu güzel yayınları kendi dillerinde de görmek isteyen tatlı, küçük ve çok çalışkan bir grupla tanıştırdı.

Neden bilmiyorum ama, henüz grubun hepsi ile tanışmasam da, hatta kardeşim haricinde hiçbiriyle yüzyüze görüşmemiş olsam da kendimi çok iyi hissediyorum. Hatta hayatımda en iyi hissettiğim zamanlardan biri. Daha önce gerek çaldığım grup olmaya çalışan oluşumlar, gerek se beraber bir yola baş koyduğumu sandığım gruplar aslında hep benim telkinlerimle yarım akıllarınca karizmatik görünmek için bir şeyler yapıyorlardı ve ilk fırsatta zaten yok oldular.

Hayatımda belki de ilk defa ortak zevklere ve hayallere sahip olduğum bir gruba dahil oldum. Şu an için katkım çok az ama ileride onlara elimden geldiğince daha fazla faydalı olmaya çalışıcam. Umarım onların enerjilerine daha fazla katkıda bulunabilirim.

Ganbare Mangasuyu :)

6 Temmuz 2010 Salı

Bleach 278

!!!!!SPOIL HAZARD!!!!!

278. Bölüm baya baya güzel olmuş..... Temponun yükselmesinden itibaren fıss bölümle karşılaşmadım...Bu bölümde olanların yarısını bekliyordum ama yarısını beklemiyordum ne yalan soliim...


Gevşek kaptanların Startks la yaptıkları gazozuna kavga... çok garip bi hayvan tarafından bölündü... Ben Şahin K. nın filminden önce Günah Keçisinin Bleach te görüldüğünü düşünüyorum :)) Eleman hayvanı ile gelip hem sucu kadını hem de baragan ı kurtardı aq... Hitsugaya ile Soi Fon ne küfr etmiştir :))


Wonderweiss çok gizemli bi karakter... ama hayvanının çizimlerine 10 üzerinden 10 verdim... "tam bir hayvan"... :)) Ben wonderweiss in sanki Heuce Monde de ilk doğduğu zamanları hatırlıyo gibiyim... Nell in olduğu bölümlerdemiydii... Arancaar ların geçmişini anlatırkenmiydi tam hatırlamıyorum ama bi yerde embesil bi Arancar ın yaratıldıını hatırlıyorum... Konuşamıyodu yine... hatta o bölümlerde arancaarlar yaratılırken tam olmayanlar tarzı bi örnek olarak vermişlerdi... Tam hatırlamıyom bi Rukicziimle konuşayım...


E sonra tabiki PayBack zamanı... Eski kaptanlar, yeni Wizard lar tam yerinde görüldü... Ayrıca Aizen-Tousen-Ichimaru dan oluşan Modern Yavşak Üçlüsü alevlerden kurtuldu... Baya baya heyecanlı bölümler bekliyo...

Bu arada Ukitake ve Shunsui feci darbe aldı.... Ama kaptan seviesine bence bişey olmaz gereksiz gerilim verdiler :)))


Shunsui nin halk arasında göstermek istemediği Bankaisi bence kesin çıplak o yüzden istemiyo gorülsün...:)))))) Zampakuto lu bölümlerde zaten kılıçlarının 2 hatun olduklarını görmüştük :)))) Her geçen gün daha da merak ediyorum.... :) Artık şu hepsinin bankaisini görelim :)))

Eskiden Mortal Combat ta karakterlerin "Finish Him" hareketlerini görmek için oyun dergileri cheat kağıtları verirlerdi.... Burada öyle bi olanağımız yok mu??????? :))))

Ichiban Ushiro no Daimaou

Az önce bitirdim... İşlerim arasında da biraz zaman bulduğum için hakkında birşeyler yazmak istedim :)


Ichiban Ushiro no Daimaou nedir??

1) Ecchi diyicem... tam değil... macera diyicem tam öyle de değil... komedi var ama full değil... aşk (ve hatta hatta shounen ai de var gibi geldi bana) var ama çok değil.. dövüş ve kan var ama o da az... yani bu animeyi belirli bir norma sokamadım...

2) Bol Bol büyü var... Karakter tasarımları başarılı ama bence karakterlerin büyüsel özellikleri özgün değil... Örneğin bir tanesi resmen one piecedeki Luffy nin "Gatling Gun" ını çakmış... Bu özellikleri ile ünlü animelere atıfta bulunduklarını düşünüyorum masumca yoksa düpedüz çakma demek zorunda kalıcam...

3) Aslında konu çok sağlam... Sanırsam anlaştıkları TV kanalı 12 bölümde sonlandırcaksınız dediği için biraz hızlı işlemişler.. Her şey birdenbire olup bitiyo... Bu nedenle görkemi kaçıyo... Bir de benim hep dediğim konuyu dünyaya yayabilme özelliğini yakalamaya çalışmışlar... sözde dünya gene kurtarılacak tabi ki ama hikaye hep bi okulun etrafında geçiyor...

4) Kısa bi süre önce izlediğim 12 bölümlük Ga Rei Zero dan biraz örnek almalı bence kısa seri yapanlar... Ichiban hikaye anlatımı açısından da biraz zayıf kalmış..

5) Espiriler gerçekten komik... Bi de ne yalan söliyim ecchi kısımların bazıları gayet etkileyici :))

6) Müzikler de aslında hiç fena değil...

Sonuç: Bu müzikler, bu karakterler ve konu ile yapılabilecek en alt seviye anime yapılmaış... Tasarımlar o kadar güzel ki... bence kontratlarını biraz uzun tutup biraz derinlemesine anlatabilseler... gayet muhteşem bi seri çıkabilirmiş ortaya...

Yine de sadece ecchi kısımlar ve espiriler için izlemeye değer...

Bu animeyi Franky ye ithaf ediyorum Hentai Power / Flower Punch :))))))



4 Temmuz 2010 Pazar

Full Metal Heart

Vay be,

Full Metal bir kez daha bitti :) Winry ile Ed in evlenmesine mi sevineyim... Al ile Mei nin manita olmasına mı sevineyim... Al ın bedenini geri almasına mı sevineyim... Mustang ve General Armstrong un ülkeyi yeniden kurmalarına mı sevineyim... Karar veremedim ama sanırım hepsi çok güzel şekilde noktalandı...

Full Metal'in, diğer animelere nazaran barındırdığı daha mistik hava ile bendeki yeri apayrı... Bazen düşünüyorum da.. Bilimin değil de simyanın geliştiği bir dünyayı sanırım tercih ederdim :) Hatta şu an yaşadığım inanılmaz sıkıcı hayatı düşündükçe Amestris'e kaçma isteği uyanıyor içimde...Hem de artık orada da sular duruldu...:)

Hep demişimdir.. Hikayeler anlatıldığı dünyanın tamamını kapsıyacak şekilde genişleyebiliyorsa görkemini koruyor. Karakter bazlı anlatımla başlayan hikaye çemberi genişletemiyorsa çerezlik bir hikaye olarak kalıyor. Ama Full Metal tarzı, Guren Lagann tarzı animeler çemberi genişletip hikayenin içine vazgeçilmez öğeler ve karakterler katarak efsaneleşiyorlar.
Pazartesi sabahlarımın serisiydi. Boşluğunu neyle doldurucam bilmiyorum ama bıraktığı boşluk gibi büyük hoş bir de tad bıraktı gerisinde... Neden böyleyim bilmiyorum ama ben bu Animeden de birşeyler öğrendim...Sadece bu seri değil severek izlediğim bütün serilerden kendime birşeyler katıyorum.... Ben açıkçası sevdiğim hikayelere gerçeklik payı yüklüyorum. Hatta onların gerçek olduğuna inanıyorum. Bana göre Edward Elric; geçmişte yaşamış ve hikayelerde anlatılan köroğlu kadar william wallace kadar, ve anlatılan bütün yaşamış kahramanlar kadar gerçek.

İleride devamının gelmesini sabırsızlıkla bekliyecem ama gelmese bile bu tarz yüksek kaliteli animelerin yeniden yapılacağı umudum tam gaz devam edicek.
Yazıyı bu seriden kendime kattıkların muhteşem bir özeti olan Edward Elric'in son sözleriyle bitirmek istiyorum...

"A lesson withot pain is meaningless. That's because you can not gain something without sacrificing something else in return. But once you have withstood the pain and overcome it, you will gain a heart that is stronger than anything else. Yes,. A FULLMETAL Heart."

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Analamadıklarım Ya da Akıl Erdiremediklerim...

Şu anda içinde bulunduğum hal yıllar sonra değişecek mi görmek için bu yazıyı yazmak zorunluluğu hissettim...

Anlamadıklarım ve akıl erdiremediklerim... Bunları yapanları ya da o tarz olayları eleştirmek için yazmıyorum sadece cidden anlamıyorum...

1) Zombiler neden birbirini ısırmaz.

2) Müzik ruha hitap eden bir şey olmasına ramen neden herkes birbirinin müzik zevkini sorgular... Ya da müzik zevkine göre yaftalar...

3) İnsanlar neden kendilerini temsil etmesi için oy vererek seçtikleri vekillerden iş ya da herhangi bir neden için medet umarlar... ya da bir ortamda onlara saygı göstermek nedendir? Hepsinden de vahimi alt tarafı 5 yıl bir toplumu yönetecek olan bir oluşum neden toplumun kaderine yön vermeye çalışır, bu zorunluluğu ve hırsı nereden bulur??

4) Kızlara neden ve nasıl yavşanır(Ya da modern kullanımla yazılır?). İki tür birbiri olmadan yarım kalacağına göre neden sadece beğendiğini söylemek yetersizdir?? Yazarak onun anladığın şekle bürünüp başlangıçta istediği gibi yaparak bağlayacağın bir hatun sadece onu sevdiğini söylediğinde neden oralı olmaz??? Hemen hemen herkes erkek ya da kız arkadaşı için "beraber olduktan sonra çok değişti" tarzı eleştiriler yaparken bu bağlamak için karakter değiştirmek paradoksundan neden sakınılmaz??

5) İnsanlar at arabalarından gelen bilinç altı ile tekerlekli taşıtları icat etmeden direk uçan araçlara konsantre olsalar şu an uçan arabalara biniyor olabilirmiydik (Bunu ben iddia ediyorum.. İnsanların bazı konularda kendilerini durdurduklarına hatta hapsettiklerine inanıyorum...)

6) İnsanların çalıştıkları şirketin büyüklüüne ve başarısına göre neden götleri kalkar. Neticede daha başarılı ve karlı bir şirketin çalışanları diğerlerine göre daha çok çalışıyor demektir ve modern zaman köleliğinde daha dibe batmamışlarmıdır ??

7) Kimse nerede doğacağını seçmediği halde neden herkes ister istemez ırkçılık yapar... Ya da herkes doğduğu toplumun artıları ve eksilerini deden sorgusuz sualsiz kabul eder?? Doğdukları topluma neden sınır çizip diğer insanların buraya gelmesini istemezler?? Dünya çok küçük olmasına ramen neden hep paylaşılma kaderinden muzdariptir??

8) Japonyada doğan ve hep ordada yaşayan bir köpek ile Türkiyede doğan ve hep burada yaşayan bir köpek yanyana geldiklerinde anlaşabiliyorlarsa neden biz anlaşamıyoruz?? Toplumsal farklılıklara göre diller icat etmek başlıbaşına yanlışmıydı?? (Şahsi fikrim ağır yanlıştı..)

9) Bir insan neden diğerinden iyi olmak ister?? Ve ya insan toplulukları birinin diğerinden iyi olduğuna neden karar verme ihtiacı hisseder??

10) Yaşamak ve yemek için avlanmak neden para kazanmak için çalışmaya dönüşmüştür. Ki çalışanların çoğu şirketlerinde görev aldıkları kişileri zengin eder kendisi için çalışmaz...

Bunlar aklıma şu anda gelenler... Bunlara bir açıklık getirilsin lütfen :)

1 Temmuz 2010 Perşembe

Naruto!!!!

Dikkat!!! 167. bölümü izlemediyseniz bu yazıdan sakının... :)




Sonunda beklediğim bölüm geldi. Aşırı aksiyon ve duygusal ... ama bence aynı zamanda Naruto serisini takip edenlerin beklentilerini karşılayacak şekilde görkemli bi bölümle karşılaştı Naruto babasıyla... Evet 4. Hokage geldi... henüz ayrıntılar yok, Naruto babası olduğunu bilmiyor ama yine de 4. Hokage ve Naruto, Narutonun iç dünyasında karşılaştılar. Hem de tam 9 tails in mührünü kırmak üzereyken...Kyuubi ye dönüşmesinden itibaren pain ile yaptığı dövüş İNANILMAZ. Gerçekten izlediğim animelerin içinde gördüğüm en iyi dövüş sahnelerinden biri... Bittim ya 3 defa izledim doymadım... Gerçi Pain de baya da..aklı çıktı . 20 dk dövüştüler ama o son 30 sn yok mu beni benden aldı.....
Sonuç: Keşke shippuuden serisi her hafta 5 er bölüm yayınlansa...

29 Haziran 2010 Salı

NICOLA TESLA


Son dönemlerde sardığım ve bence dünyanın gelmiş geçmiş en büyük mucidi olan Tesla'dan bahsetmek istedim.. Hayat hikayesini her isteyen internetten rahatlıkla okuabilir. Ben o kadar detaya girmek istemiyorum ama yaptıklarına ve düşüncelerine hayran olmamak elde değil... Bu tarz işlerle pek ilgilenmeyenler de Teslayı "Prestij" filminden hatırlarlar. İnsanları inanılmaz etkilemek isteyen bir sihirbaz(Hugh Jackmen) Tesladan bir teleport aleti satın alıyordu :)

Peki ben neden bu kadar hayranım... Bir yaptıklarına göz atalım.

1) Daha 10 yaşındaken çok basit bir hava sıkıştırma mekanizmasıyla uçan bir alet yapmıştır.
2) Hayvanseverdir. Güvercin hastasıdır ve Hayvanların insanlardan daha iyi canlılar olduğunu düşünmektedir(Ben de...)
3) Alternatif akımı keşfetmiştir ve bu sayede günlük vazgeçilmez elektronik eşyalarımızı kullanabilmekteyiz.
3) Cebe sığacak büyüklükte bir osilatör ile New York ta deprem yaratmıştır. Ve istese dünyayı ortadan ikiye bölebileceğini söylemektedir.
4) Niyagara şelalesinden elektrik üreterek modern barajların temelini atmıştır.
5) Genelde markoninin ismi geçse de Radyo yu ilk Tesla bulmuştur.
6) Daha 1890 larda bir hücum botu 200 metre uzaktan telsiz le hareket ettirmiştir.
7) Yapay yıldırımlar yaratmıştır.
8) Telsiz olarak enerji naklederek 11 Km uzaklıktaki bir tarla dolusu ampulü yakmıştır. Ve telsiz elektrik naklinin bütün dünya çapında rahatlıkla yapılacağını idda etmiş ve ispatlamıştır.
9) Elektriğin tedavi edici yönünü keşfetmiştir.( Kendisi hiç doktora gitmez, ne zaman hasta olsa elektrikle tedavi ourdu.)10) Atom ve atom altı parçacıklarını keşfetmiş ve bunları kozmik ışıklar olarak adlandırmıştır. Çalışmaları daha sonra nükleer bilime ışık tutmuştur.
11) Şu an JSF tipi dikine kalkan uçakların motorlarında kullanılan türbinleri 100 sene önce ve 100 kat verimle icat etmiş faka dönemin malzeme teknolojisi dayanıklı metaller üretemediği için insanlığa bunun önemini anlatamamıştır.
12) Geliştirdiği bir alıcı sayesinde dünya dışı varlıklarla haberleştiğini iddia etmiştir. Aldığı sinyalleri doğal olarak ingilizceye çeviremediği için dönemin aptal bilim camiası alay etmiştir.
13) Geliştirdiği hiç bir yakıt kullanmayan araçla testler yapmıştır. Asistanı ne ile çalıştığını sorduğunda "İnsanlığın varlığına minnettar olması gereken bir enerji" ile çalıştığını söylemiştir (Bu kısmına inanıyor ve çok etkileniyorum)
14) Bilimsel kuralları ve normları iplememiştir. Bu konuda kendisini ağır destekliyorum ve şu anda insanların yaptığı bir yanlışlığı işaretlemek istiyorum. Bu güne kadar bulunan her şey ama her şey eksiktir. Birilerinin bulduğu ya da buduğunu sandğı temel bir olgu üzerinde çalışmamalıyız. Eski olan her şeyi sallamalı ve sadece soba başında kestane yerken yaad etmeliyiz :)
15) Kendisi haricindeki bilim camiasının yapılamaz dediği neredeyse her şeyi yapmıştır.
16) Öldüğünde çalışmaları bir şekilde ortadan kaybolmuştur. Ve odasında ne işe yaradığı hala anlaşılamayan garip kutular bulunmuştur.

Neyse.. Umarım dünya günün birinde böyle insanları zamanında anlar ve sonunda insanlık beklenen gelişmeyi gösterebilir.


Bana göre de Teslanın dünyanın fantastik bi yönü olduğunu anlayan nadir insanlardan biridir. Ben de açıkçası dünyada, evrende ya da ne varsa işte her şeyin şu anki gibi bir yapboz bilimden ibaret olmadığını düşünüyorum. Bence onlar birleşip bunları bunlar da birleşip şunları oluşturuyor tarzı açıklamalar çoktan çöpteki yerini bulmalıdır.

Sonuç: Tesla büyünün gerçek olduğuna beni inandıran insandır.

28 Haziran 2010 Pazartesi

Full Metal

İlk başladığımda biraz soğuk davranmıştım. İlk Full metal serisinin hayranı olduğum için yenisinin çizimlerini benimseyememiştim. Ama zaman geçtikçe daha da sevmeye başladım. En sonunda da vazgeçilmezim oldu... Ayriyetten, sağ kolumda 8 cm çapında bi transmutation circle dövmesi mevcut... Full metal hiç vazgeçemiyeceğim bi şey oldu benim için...

Az önce izlediğim son bölümü de tek kelimeyle mükemmeldi...

Al geri döndüğünde çevredekilerin sevgi dolu bakışlarını nasıl yapmışlar ya hayran oldum... Ed in tanrıyla atışmasına bayıldım... cidden çok sağlamdı... Full metaldeki Mistik hava zaten başından beri beni mahvediyo... Aslında biraz Naruto ve ya Onepiece izlerken karakterlerin başına gelenlerle sevinmem ve üzülmeme benziyo... Burda da simyanın felsefesine inanıyorum arkadaş.. All is one, One is all...


Hohenheim ın da karısının mezarı başında ölüşü çok süper düşünülmüş bir final... Beni daha fazla etkileyemezdi açıkçası. Normalde bölüm hakkında yazı yazmamaya çalışıyorum ama türk bloglarında Full metal e gereken önem verilmediğini görerek bir yazı yazmak istedim.

Ne diyim Bu full metalin ne kadar ovası ne kadar animesi ..neyi çıkarsa çıksın sonuna kadar takip edeceğime adn içiyorum :)

26 Haziran 2010 Cumartesi

Monkey D. Luffy


Yazının ismine bakarak One piece yorumu sanılabilir ama Monkey D. Luffy aynı zamanda benim oğlum :)) Luffy ve chopper arasında kalmıştım ama isi annesim kardeşim rukiciim oldu :)) Alabildiğine gevşek, alabildiğine datlı ve alabildiğine delikanlı (Bu kısmını gelecek için yazdım şu an pamuk şeker kıvamında...)

Sevdiim bir arkadaşımın şımarık kardeşinin kedi kedi diye tutturması sonucu alınmış ve bakılamıyınca da bana gelmiştir kendileri... bir nevi tanrı misafiri :) Hele şu kasvetli zamanlarımda tek neşemdir zat-ı şahaneleri... Ahh ahh babası benim ama ne yazık ki şöyle kedi sever bir hatun yok ki haatımda analık yapsın :)... (lafı gelmişken bu pet shop denilen yavvvvvvvvşakları da topa tutmak istiyorum... daha yavrucak kendini temizlemeyi bile öğrenemeden ayırmışlar anasından besbelli... çok süt emmediği için de biraz zayıf... kendi hayatımdan dem vurmuştum ama hakkaten de keşke 1 ay daha annesiyle kalabilsedi... neyse pet shop zevatlarını mikilecekler listeme zaten yıllar önce ekledim...)

Evde bir Luxorumuz büyümüştü ama hayat evresinin büyük bir kısmında ben arap ellerindeydim.... bu defa ama Luffy ile yatıp Luffy ile kalkıyorum...:) Laf açılmışken Luxor da hayyyvan gibi olmuş... rukinin yokluunda beslemeye gittiimde tanıyamadım... eve panter girmiş sandım :) Bu arada Luxorcuumun da isim babası benim hehe...

Monkey D. Luffy

And then there was silence....



Sonunda Hinatam Narutoma aşkını açıkladı... Gerçi yıllardır bizim velet bunu anlamadıı için kulağını çekesim yok değil ama yine de bir duygu selidir aldı götürdü beni... Bir şeyler yazmadan önce küçük rukiye ve suspicious ninja girl ün yazdıklarını okudum ve başka söze hacet görmüyorum... And then there was silence...





http://suspiciousninjagirl.blogspot.com
http://karizmatikbirisimdenyoksunblog.blogspot.com/

23 Haziran 2010 Çarşamba

Soi Fon Bankai


6 yıllık animede herkesin merak ettiği... bir kere bile gösterilmeyen Soi Fon un bankaisini sonunda görme şerefine nail olduk :) Bleach Bankailerde şaşırtmaya devam ediyor. Cidden hiç beklemediğim bir şey çıktı :)

Gerçi ne olacağını tam anlamadım bi dahaki bölümde görücez ama baya baya güçlü bir şey çıkmışa benziyor.

Ne diyeyim. Darısı Ukitake, Shunsui ve asıl Yamamoto kaptanların başına.

Not: Sanırım yakın zamanlarda Ichimaru ve Aizen'inkileri de görücez :) Tousenin Bankaiyi Kenpachi ince kıyıp cacık yapmıştı zaten :) Hiç sevemedim elemanı aynı can-kan grubundaki elemana benziyo zaten. Ellerine sağlık Zaraki baba.



22 Haziran 2010 Salı

Eden Of the East

Ne zamandır hep karşıma çıkar. Ama kah resminden kah açıklamasından böyle aşk animesi sanıp hep sakınmıştım. Ama Efsane Full Metal'i "İki kardeş evlerini yakıp yolculuğa çıkarlar" şeklinde tanıtan hıyar gibi sitelere güvenmemem gerektiğini bilmeliydim. Biraz da benim işbilmezliim :)

Neyse, Eden of the east kısa bir anime 11 bölüm. Henüz bitirmedim ama gayet sağlam olduğu izlenimini uyandırdı bende. Biraz Bourne'u andırmıyor değil ama Bourne tarzı efsanevi bir hikayeden etkilenmiş de ne olmuş yani miirim :) Gayet de iyi olmuş 11 bölüm çıtır çıtır izlenir. Şahsen ben ofiste izliyorum hahahahaha :)

21 Haziran 2010 Pazartesi

Yrrk Gibi Durum Tanımlaması

1) Insanın içi sıkılır. Resmen bir devin ellerinin arasında sıkışmış gibi hisseder.
2) Kaç sigara içerse içsin rahatlatlayamaz.
3) İşteki öğle molasında bile bira çakar.
4) Aklına hep eskiden yaptıı hatalar gelir.
5) Bazı şeyleri istese de aklından çıkaramaz. Tekrar tekrar rüyasında görüp bok gibi uyanır.
6) Yaptığı herşeyi sorgular.
7) Hiç bir şeyden eskisi gibi zevk alamaz.
8) Yaşantısı (neden bilinmez) gittikçe daha da kötü olmaya başlar.
9) Sonunda yrrk'a dönüşeceğinden korkar.
10) Her şeye kızar, tepkilidir, ama kimseyi kırmak istemez, hep içine atar ve nihai olarak patlar.

18 Haziran 2010 Cuma

SOULFORGED


Almanyanın bağrından çıkıp dünyaya mal olmuş Blind Guardian grubunun efsanevi şarkılarından birisidir Soulforged. Dragonlance in efsanevi karakteri diyarlarda yürümüş en büyük büyü üstadı Raistlin Majere'e ithaf edilmiştir. Benim tanışmam da garip bir şekilde ikisiyle beraber aynı anda oldu.

O sıralar Güz alacakaranlığı ejderhaları ile başlayan Dragonlance maceramda yavaş yavaş Raistlin hayranlığı baş göstermişti. Kara cüppeyi seçtiğinde zaten hayranlığım tavan yapmıştı. Kitaplar birbiri ardına biterken, sıra Soulforge(Ruh Döveni diye çevirmiş ler türkçeye) isimli Raistlin ve Caramon kardeşlerin hayatını anlatan yan seriye gelmişti. O gün de kadıköyden Blind Guardian'ın A Night at the Opera adlı albumünü almıştım. Eve gelip dinlediğimde Soulforged isimli şarkıyı gördüm. Ulan o mudur acaba falan derken sözleri bir okursun... "Kum saati gözler" kısmını görüp orgazm oldum zaten. O gün bu gündür Soulforged şarkısı her türlü playlistimde bulunur.


Not: Sanırsam bir sonraki dövmem bu olacak :) Kenshin'in kılıcı ve Soulforged arasında sıra açısından kararsızım... Belki yine aynı anda iki yaparım :)) kim bilir....


LAKERS ŞAMPİYON.


Jordan tarzı göze hoş gelen akıcı ve efektif basketbolun belkide son temsilcisi olan Kobe Bryant nedeni ile 2000 den beri bir Lakers sempatizanıyım. Şampiyon oldukları için de şu sıralar 4 köşeyim.

"Odunsu" olarak niteleyebileceğim LB James tarzı ayı basketbolu modası umarım çabucak biter yoksa Jordan ve Dr. J' in kemikleri daha ölmeden sızlıyacak.

17 Haziran 2010 Perşembe

Fairy Tail'e Hasta olmamın 10 Nedeni....


1) Müziklerinin tek kelimeyle inanılmaz oluşu.
2) Karakter ve mekan çeşitliliğinin fazla ve çok sayıda hikayesi oluşu.
3) Natsu'nun ulaşım fobisi :)
4) Gray'in nudist bir manyak oluşu.
5) Yoruichi den sonra 2. Favorim Kadınım Erza... (Erzaaaaaaaaaaaaa kadınım ol!!!!!!!)
6) Master Makarov.
7) Dövüş ve Büyü sahnelerinin çok etkileyici oluşu.(Sanırım Büyü fetişistiyim :))
8) Mystogan'ın karizması.
9) Lucy'nin iç çamaşırının görünme ihtimali.
10) Bu seriden koolarımdan birine en az 1 dövme çıkacağını bilmek :)

16 Haziran 2010 Çarşamba

Bon Clay!!

Bölümler hakkında yazı yazmak çok zevkli olsa gerek ama bu konuda blog tutan arkadaşlarım var.. hatta biri de kardeşim :) Bu durumda ben de kafama göre takılıcam.
Sahip olduğu g.t ün başka kimsede olmaması nedeni ile ilk yazımın Bon Clay Sama (One Piece) hakkında olmasına hürmetler ile karar verdim :)

İzlemeyen arkadaşlar olabileceğini düşünerekten animede olayın gelişiminden bahsetmicem... meraklısı zaten bulur... beni ilgilendiren bundan sonra ne olacak?? Şu sıralar Nakamaların başına gelenler hakkında filler tadında bölüler olduğu için henüz Bon Chan'a ne olduğunu bilmiyoruz.

Olabilecek en kötü senaro Bon Chan'ın ölmesi...
Animede genel olarak kimse ölmediğinden bu ihtimal biraz zor gözükse de, en kötü ama en olası senaryo gibi gözüküyor. Karşısında Devil Fruit gücü zehir olan, çok güçlü bir rakiple kaldı. (Ama o ne görkemli bir olaydı öyle... Gerçekten Bon chan'daki g.t kimsede yok. Sayesinde Luffy sağ salim devam ediyor.) Mucizeler yaratan IVA san ekolünden gelip, güçlü bir New Kama Kenpo ya sahip olsa da zehir ile teması halinde ölücek... Düşünmek bile istemiyorum... ama ölürse sanırım one piece hiç eskisi gibi olmaz...


Peki Biz One Piece Manyakları ne istiyoruz?

Tabi ki de Bon Chanın 10. Nakama olmasını istiyoruz :))) Oradan bir şekilde kurtulmasını ve 1000 sunny de yeni meecoralara atılmasını gönülden istiyoruz. Nico robin her ne kadar olgun bir hatun olsa da neticede anaç tabiatlı birinin bulunması :) fena olmaz. Ayrıca Franky ve ya Ussop la yaşanacak diyalogları diyalogları bi düşünün. Tabi bi de lagalugaya hiç gelemeyen Zoro var. Özellikle Zoroyla olacak muhabbetleri düşünerek şimdiden gülüyorum :))))

Sonuç: Şimdi Kurtlar vadisinde bir karakter öldüğünde cenaze töreni düzenleyenleri daha iyi anlıyorum. Bon Chan ölürse hatırasını yaşatmak adına Okama olacağımdan korkuyorum hahaahah :)

15 Haziran 2010 Salı

Prologue :)

Müstakbel okuyuculara selam, piyize devam :)

Hayatı boyunca bişeyler yazmak isteyip te bu kadar kolay olduğunu yeni keşfeden bir insan olarak kendimi biraz aptal hissetmememe imkan yok... Neyse başladık bakalım hayırlısı...